ARTICLES

Original Article

Alkol ve Madde Bağımlılarında Şiddet Sıklığı ve Şiddet Özelliklerinin Kontrol Grubu ile Karşılaştırılması

Ayşegül Tosuner,Zehra Arıkan
2018, 2(2), s:39-46

Amaç: Alkol ve madde bağımlısı hastalarda şiddet sıklığı ve şiddeti etkileyen faktörlerin değerlendirilmesi; şiddet davranışının dürtüsellik, agresyon, öfke, çocukluk çağı örselenme yaşantıları ile ilişkisi; alkol/madde etkisindeyken, ayık/temizken ve yoksunluk dönemi arasında şiddet uygulama açısından fark olup olmadığının araştırılmasıdır.

Yöntem: 15-65 yaş arası 49 alkol ve 31 madde bağımlısı hasta kendi aralarında ve 62 bağımlılığı olmayan sağlıklı bireyle karşılaştırılmıştır. Katılımcılar sosyodemografik özellikleri de içeren şiddetle ilgili soruların yer aldığı anket formu, Buss-Perry Agresyon Ölçeği, Barratt Dürtüsellik Ölçeği, Sürekli Öfke ve Öfke İfade Tarzı Ölçeği, Çocukluk Örselenme Yaşantıları Ölçeği, Hamilton Depresyon Ölçeği, Durumluk Sürekli Kaygı Envanteri ile değerlendirilmiştir. 

Bulgular: Psikolojik şiddet sıklığı %85, fiziksel şiddet sıklığı %54, cinsel şiddet sıklığı %6, ekonomik şiddet sıklığı %10 çıkmıştır. Gruplar arasında değişkenlerin çoğunda anlamlı farklılıklar bulunmuş, bunun şiddet davranışıyla ilişkili olduğu düşünülmüştür. Alkol ve madde kullanımının şiddeti artırdığı görülmüştür.

Sonuç: Alkol ve madde bağımlılarında medikal tedavinin yanında öfke kontrolü, stres yönetimi ve dürtüsellik gibi alanlarda kişilik özelliklerini değiştirmeye yönelik psikoterapotik müdahalelerin de yer alacağı bir tedavi yaklaşımı benimsenmelidir. Alkol ve madde bağımlılarında ayık dönemde şiddetin azalmış olduğunun görülmesi, şiddetin daha çok maddenin doğasından kaynaklanan bir durum olduğuna işaret etmektedir.


Original Article

Üniversite Öğrencilerinde Sosyal Ortamlarda Gelişmeleri Kaçırma Korkusunun Yordayıcıları

Çağrı Yalçın Çınar,Elif Mutlu
2018, 2(2), s:47-53

Giriş: İnternetin yaygınlaşmasıyla sosyal ağlar hayatımızın vazgeçilmezi haline gelmiştir. Sosyal ortamlarda geçirilen sürenin artması, gelişmeleri kaçırma korkusu (GKK) olarak bilinen yeni bir kavramı ortaya çıkarmıştır. Bu araştırmanın amacı; üniversite öğrencilerinde gelişmeleri kaçırma korkusunun yordayıcılarını belirlemektir.

Yöntem: Araştırmanın örneklemini Kırklareli Üniversitesi’nde okuyan tesadüfi örnekleme yöntemiyle seçilen 400 üniversite öğrencisi oluşturmaktadır. Veri toplama araçları; kişisel bilgi formu, BAPİ internet formu, GKK ölçeği, Rosenberg benlik saygısı ölçeği, beş faktör kişilik ölçeği ve erişkin dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu kendi bildirim ölçeği kullanılmıştır. Verilerin analizinde SPSS21.0 paket programı kullanılmıştır.

Bulgular: Gelişmeleri kaçırma korkusunun dersleri sıkıcı bulan, saat başı, özellikle ders esnasında sosyal medyayı kontrol eden, benlik saygısı düşük ve 1. sınıfta okuyan öğrencilerde daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Ayrıca internet bağımlılığı, nevrotik özellikler, dikkat eksikliği ve hiperaktivite ile GKK arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki olduğu bulunmuştur.

Sonuç: Nevrotik kişilik yapısının, internet bağımlılığının ve dürtüselliğin; GKK’nın yordayıcıları olduğu bulunmuştur.


Original Article

Alkol Bağımlılığı Olan Hastaların Bellek İşlevlerinin Değerlendirilmesi

Serdar Nurmedov
2018, 2(1), s:5-10

Uzun süreli alkol kullanımı aralarında öğrenme, bellek, görsel-uzamsal işlevler ve soyutlamanın da bulunduğu farklı bilişsel işlevlerde değişen düzeylerde bozulmaya neden olur. Farklı teknikler kullanılarak yapılan araştırmalarda,özellikle frontal lob olmak üzere neokorteks, limbik sistem ve serebellumun alkolün etkilerine en hassas beyin bölgeleri olduğu gösterilmiştir. Bu çalışmanın amacı alkol bağımlılığı öyküsü olup, en az erken tam remisyon ölçütlerini karşılayan bireylerdeki bellek bozukluklarının değerlendirilmesi ve sağlıklı kontrollerle karşılaştırılmasıdır. Ayrıca ayıklık süresi ile bellek bozulması arasındaki ilişkinin araştırılması da amaçlanmıştır.

Çalışmaya 24 hasta ve yaş, cinsiyet ve eğitim düzeyi açısından eşleştirilmiş 24 sağlıklı kontrol alınmıştır. Herhangi bir Eksen-I ek tanısı, kronik nörolojik hastalığı, demansı, kafa travması öyküsü, işlevselliğini bozan kronik hastalığı, Wernicke ensefalopatisi ve Korsakof sendromu olan hastalar çalışma dışında tutulmuşlardır. Alkol bağımlılığı olan bireylerin ve kontrol grubunun bellek işlevleri WMS ve SBST ile değerlendirilmiştir. Kontrol ve  bağımlı grupları arasında anlamlı farklılık gösteren bellek alt ölçekleri SBST’de anlık bellek, öğrenme puanı ve öğrenme yanlış puanı’dır. WBS’de düz sayı menzili, ters sayı menzili, görsel hatırlama, bellek katsayısıdır. Erken ve kalıcı tam remisyon grupları arasında SBST’de toplam hatırlama puanı ve uzun süreli bellek yanlış puanında anlamlı farklılık bulunmuştur. Bu çalışmanın sonucunda alkol bağımlılığı olan hasta grubunda dikkat ve bellek işlevlerinin kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha bozuk olduğu saptanmıştır.  Bu bulgular bu konu ile ilgili literatür ile uyumlu  bulunmuştur.


Original Article

Erzurum İlinde Denetimli Serbestlik Polikliniğine Başvuran Hastaların Sosyodemografik İncelenmesi

Fatma Eren,Nermin Gündüz,Hatice Turan,Erkal Erzincan
2018, 2(1), s:11-16

Amaç: Doğu Anadolu Bölgesi Erzurum ilinde Denetimli Serbestlik polikliniğine başvuran hastalarla ilgili olarak yapılan bu ilk çalışmada bölgedeki hastaların sosyodemografik verilerinin, madde kullanım özellikleri ve diğer yasal suç kabul edilen unsurlarla karşılaştırılması amaçlanmıştır.

Yöntem: Aralık 2015 ve Şubat 2016 tarihleri arasında Erzurum DS polikliniğine ilk kez başvuran olan 132 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Araştırmaya katılan hastalara araştırmacılar tarafından hazırlanan sosyodemografik veri formu uygulanmıştır.

Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 132 vakanın tümü erkekti. Hastaların %49.2’sinde çoklu madde kullanımı mevcutken, esrar %45.4 seviyesi ile tek başına en yüksek oranda kullanılan madde olarak saptandı. Sigara ve alkol kullanımının madde kullanımından daha erken yaşta başladığını ve alkol ve sigara kullanımının yüksek oranda olduğunu bulduk. Çoklu madde kullanımının sosyodemografik veriler üzerindeki etkisine bakıldığında; ilk madde kullanım yaşı, son bir ay içinde madde kullanım varlığı, ilk sigara kullanım yaşı, kendine zarar verme davranışı varlığı, ek adli olay varlığı ve daha önce psikiyatrik tedavi öyküsü varlığı ile arasında anlamlı bir fark bulundu. İlk madde kullanım yaşı ile yaş, ilk sigara kullanım yaşı ve ilk alkol kullanma yaşı arasında anlamlı düzeyde pozitif korelasyon mevcuttu. Son olarak cezaevi öyküsü olan ve olmayan gruplar kendine zarar verme davranışı açısından karşılaştırıldığında anlamlı bir fark bulundu.

Sonuç: Denetimli serbestlik başvurusu olan bireylerin sosyodemografik verilerinin gözden geçirilmesi madde kullanımına yönelik daha fazla koruyucu önlemin alınacağı grubun tanımlanmasında klinisyenlere yol gösterici olacaktır.

Anahtar Kelimeler:


Original Article

İnternet Bağımlılığı Olan ve Olmayan Üniversite Öğrencilerinin Zihin Kuramı Yönünden Karşılaştırılması

Nuran Korkmaz,Hızlı Sayar Gökben,Hüseyin Ünübol,Nevzat Tarhan
2018, 2(1), s:17-21

 Amaç: Bu araştırmanın amacı, internet kullanım bozukluğu olan ve olmayan üniversite öğrencilerinin zihin kuramı yönünden karşılaştırılmasıdır.

Yöntem: Araştırma, Üsküdar Üniversitesinde lisans eğitimi alan patolojik internet kullanımı kriterlerini karşılayan 25 öğrenci ve bu grupla yaş, cinsiyet olarak eşleştirilmiş ancak patolojik internet kullanımı kriterlerini karşılamayan 25 öğrencinin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Verilerin toplanmasında, demografik bilgi formu, İnternet Bağımlılık Ölçeği ve Dokuz Eylül Zihin Teorisi Ölçeği kullanılmıştır.

Bulgular: Araştırmaya katılan öğrencilerin yaş ortalamaları 22,7±1,5 olarak belirlenmiştir. Patolojik internet kullanımı olan ve olmayan gruplar arasında zihin teorisi ölçeğinin puanları açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur. Patolojik internet kullanımı olmayan öğrenciler, patolojik internet kullanımı olan öğrencilere göre zihin teorisi ölçeğinden daha yüksek puan almışlardır.

Sonuç: Bu sonuç, patolojik internet kullanımının öğrencilerin sosyal etkileşimlerini etkileyebileceğini ve öğrencilerin duygusal ve bilişsel süreçleri etkin kullanmalarını önleyebileceğini düşündürmektedir.