Years

2024

2023

2022

2021

2020

2019

2018

2017

Categories

Authors

ARTICLES

Original Article

Erzurum İlinde Denetimli Serbestlik Polikliniğine Başvuran Hastaların Sosyodemografik İncelenmesi

Fatma Eren,Nermin Gündüz,Hatice Turan,Erkal Erzincan
2018, 2(1), s:11-16

Amaç: Doğu Anadolu Bölgesi Erzurum ilinde Denetimli Serbestlik polikliniğine başvuran hastalarla ilgili olarak yapılan bu ilk çalışmada bölgedeki hastaların sosyodemografik verilerinin, madde kullanım özellikleri ve diğer yasal suç kabul edilen unsurlarla karşılaştırılması amaçlanmıştır.

Yöntem: Aralık 2015 ve Şubat 2016 tarihleri arasında Erzurum DS polikliniğine ilk kez başvuran olan 132 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Araştırmaya katılan hastalara araştırmacılar tarafından hazırlanan sosyodemografik veri formu uygulanmıştır.

Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 132 vakanın tümü erkekti. Hastaların %49.2’sinde çoklu madde kullanımı mevcutken, esrar %45.4 seviyesi ile tek başına en yüksek oranda kullanılan madde olarak saptandı. Sigara ve alkol kullanımının madde kullanımından daha erken yaşta başladığını ve alkol ve sigara kullanımının yüksek oranda olduğunu bulduk. Çoklu madde kullanımının sosyodemografik veriler üzerindeki etkisine bakıldığında; ilk madde kullanım yaşı, son bir ay içinde madde kullanım varlığı, ilk sigara kullanım yaşı, kendine zarar verme davranışı varlığı, ek adli olay varlığı ve daha önce psikiyatrik tedavi öyküsü varlığı ile arasında anlamlı bir fark bulundu. İlk madde kullanım yaşı ile yaş, ilk sigara kullanım yaşı ve ilk alkol kullanma yaşı arasında anlamlı düzeyde pozitif korelasyon mevcuttu. Son olarak cezaevi öyküsü olan ve olmayan gruplar kendine zarar verme davranışı açısından karşılaştırıldığında anlamlı bir fark bulundu.

Sonuç: Denetimli serbestlik başvurusu olan bireylerin sosyodemografik verilerinin gözden geçirilmesi madde kullanımına yönelik daha fazla koruyucu önlemin alınacağı grubun tanımlanmasında klinisyenlere yol gösterici olacaktır.

Anahtar Kelimeler:


Original Article

İnternet Bağımlılığı Olan ve Olmayan Üniversite Öğrencilerinin Zihin Kuramı Yönünden Karşılaştırılması

Nuran Korkmaz,Hızlı Sayar Gökben,Hüseyin Ünübol,Nevzat Tarhan
2018, 2(1), s:17-21

 Amaç: Bu araştırmanın amacı, internet kullanım bozukluğu olan ve olmayan üniversite öğrencilerinin zihin kuramı yönünden karşılaştırılmasıdır.

Yöntem: Araştırma, Üsküdar Üniversitesinde lisans eğitimi alan patolojik internet kullanımı kriterlerini karşılayan 25 öğrenci ve bu grupla yaş, cinsiyet olarak eşleştirilmiş ancak patolojik internet kullanımı kriterlerini karşılamayan 25 öğrencinin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Verilerin toplanmasında, demografik bilgi formu, İnternet Bağımlılık Ölçeği ve Dokuz Eylül Zihin Teorisi Ölçeği kullanılmıştır.

Bulgular: Araştırmaya katılan öğrencilerin yaş ortalamaları 22,7±1,5 olarak belirlenmiştir. Patolojik internet kullanımı olan ve olmayan gruplar arasında zihin teorisi ölçeğinin puanları açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur. Patolojik internet kullanımı olmayan öğrenciler, patolojik internet kullanımı olan öğrencilere göre zihin teorisi ölçeğinden daha yüksek puan almışlardır.

Sonuç: Bu sonuç, patolojik internet kullanımının öğrencilerin sosyal etkileşimlerini etkileyebileceğini ve öğrencilerin duygusal ve bilişsel süreçleri etkin kullanmalarını önleyebileceğini düşündürmektedir.


Case Report

Buprenorfin ve Benzodiazepin Beraber Kullanımı İle Ortaya Çıkan Solunum Depresyonu

Hasan Kaya,Bolat Kaya Özlem,Cihat Paltun Salih
2018, 2(1), s:22-26

Buprenorfin tebainden elde edilen yarı sentetik bir opioiddir. Analjezik etki sağlamada ve opioid yerine koyma tedavisinde kullanılmaktadır. Türkiye’de 2010 yılından beri opioid yerine koyma tedavisi (OYT) amacıyla naloksonu da içeren preperatlar halinde bulunmaktadır (Suboxone® ). Bu yazıda benzodiazepin ve buprenorfin beraber kullanımı ile gelişen solunum depresyonu olgusu anlatılacak ve bu etkileşimin olası mekanizmaları tartışılacaktır.


Case Report

Psikoaktif Madde Kullanım Bozukluğu ve Psikoz Birlikteliğinde Birincil-İkincil Ayrımı: Olgu Sunumu

Işıl Göğcegöz,Fagan Zakirov
2018, 2(1), s:27-30

Psikoaktif madde kullanım bozukluğu, bireylerin beyinlerindeki ödül, motivasyon, hafıza ve karar verme mekanizmalarını etkileyerek uyuşturucu kullanmaya karşı kontrol edilemez bir dürtüsellik ile giden, kronik bir hastalık olarak tanımlanabilir. Bu maddeler, bir yandan bağımlılık oluştururken diğer yandan santral sinir sistemini uyararak veya deprese ederek, duygudurum, mental durum, davranış ve motor fonksiyonlarda bozukluklara sebep olarak bireylerin hayatında tehlikeli sonuçlar doğurabilmektedir. Alkol, kannabis, kokain, opiyatlar, amfetamin ve benzeri maddeler, kafein, halusinojenler, liserjik asit dietilamid (LSD), inhalanlar, nikotin, fensiklidin, sedatifler, hipnotikler, anksiyolitikler, anabolik steroidler, nitröz oksid bağımlılık oluşturan maddeler arasında sayılabilir (1,2). Madde kullanım bozukluğu olan hastalarda psikiyatrik bozukluğun görülme sıklığı 2.7 kat daha fazladır. Madde kullanım bozukluğu olan bireylerin %70-75’inde en az bir psikiyatrik bozukluğun eşlik ettiği bildirilmiştir (2,3). Aynı zamanda psikiyatrik bozukluklarda madde kullanımının daha sık olduğu bilinmektedir. Türkiye’de yapılan bir çalışmada şizofrenide psikoaktif madde kullanımı %3.2, bipolar bozuklukta ise %3.5 olduğu bildirilmiştir. Aynı çalışmada madde kullanan ve yatarak tedavi gören hastaların %39’unun psikotik bozukluk, %23’ünün bipolar bozukluk tanısı aldığı görülmüştür (4).

Madde kullanımına bağlı bozukluklar arasında oldukça sık görülen psikotik bozukluk veya eştanı durumu klinik olarak oldukça önemlidir. Bu durumda klinisyenlerin karşılaştığı en büyük zorluklardan birisi birincil-ikincil ayrımıdır (5). Bu çalışmada, psikoaktif madde kullanımı ve psikoz birlikteliği ile birincil-ikincil ayrımı iki olgu örneği üzerinden tartışılmaktadır.


Review Article

BARİATRİK CERRAHİDE PSİKİYATRİK DEĞERLENDİRME: RİSKLER VE YARARLAR DENGESİ

Nesrin Dilbaz
2017, 1(2), s:53-55

Obezite sıklığı dünya genelinde giderek artmaktadır ve hemen tüm sağlık çalışanları obezitenin tedavisi ve yönetiminde yer almaktadır. Bariatrik cerrahi, kilo kaybı ve genel sağlık üzerinde düzelme sağlaması açısından etkili bir yaklaşım olarak kabul edilmektedir. Bariatrik cerrahi adaylarının cerrahi öncesi psikiyatrik değerlendirilmesi, önemi literatürde gösterildiği üzere gerekli görülmektedir. Bir grup deneysel çalışma ise bariatrik cerrahi hastalarında yüksek bir oranda  psikiyatrik eş tanının bulunduğunu bildirmektedir. Çalışmalar bariatrik cerrahi sonrasında belli psikiyatrik belritilerin azaldığına işaret etmektedir. Yine de bazı bariatric cerrahi hastalarında kilo kaybının başarısız olması ve özkıyım görülmesi, cerrahi sonrası izlemin cerrahi öncesi dikkatli değerlendirme kadar önemli olduğunu göstermektedir. Ne yazık ki bariatric cerrahi hastaları için, ruh sağlığı profesyonellerine rehberlik yapacak bir kılavuz halihazırda bulunmamaktadır. Bu gözden geçirmede bariatrik cerrahi hastalarının hem cerrahi öncesi psikiyatrik değerlendirilmesi hem de cerrahi sonrası psikiyatrik izlemlerini içeren psikiyatrik yönetimlerine odaklanılmıştır.


Original Article

Tıp Fakültesi Öğrecilerinde İnternet Bağımlılığı, Gündüz Aşırı Uykululuğu ve Hayat Kalitesi

Nermin Gündüz,Özge Timur,Erkal Erzincan,Hatice Turan,Onur Gökçen,Fatma Eren,Aslıhan Polat
2017, 1(2), s:56-63

Amaç: Üniversite öğrencileri arasında giderek yaygınlaşan internet kullanımı göz önüne alındığında, tıp fakültesi öğrencilerinin hem internette geçirdikleri zaman dolayısıyla hem de gün içi yoğun pratik ve teorik ders programlarının olması dolayısıyla özellikle duyarlı bir grup olduğu düşünülmüştür. Bu çalışma ile tıp fakültesi öğrencileri arasında internet bağımlılığı yaygınlığı ve internet bağımlılığı ile gündüz aşırı uykululuğu ve yaşam kalitesi ilişkisine bakılması amaçlanmaktadır.

Yöntem: Bu çalışma Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri arasında yürütülmüştür. Kesitsel nitelikte olan bu çalışmada tıp fakültesi öğrencilerine gönüllü onam belgesi imzalatılması sonrasında araştırmacılar tarafından oluşturulan sosyodemografik veri formu, Young İnternet Bağımlılığı Ölçeği, SF-36 ve Epworth Uykululuk Ölçeği uygulanmıştır.

Bulgular: Çalışmaya çeşitli sınıflardan toplam 274 tıp fakültesi öğrencisi dahil edilmiştir. Öğrencilerin %61.32’sinde internet bağımlılığı olduğu tespit edildi. Öğrencilerin %53.28’inde hafif düzeyde, %8.04’ünde orta/ılımlı düzeydeinternet bağımlılığı tespit edilmiştir.  İnternet bağımlılığı ölçeği toplam puanı ile epworth ölçeği toplam puanı arasında ise pozitif korelasyon mevcuttu. İnternet bağımlılığı ölçeği toplam puanı ile SF 36 ölçeği alt ölçek puanlarının ilişkisine bakıldığında her alt ölçekle negatif korelasyon olduğu görülmüştür.

Sonuç: Bu çalışma literatürde tıp fakültesi öğrencilerinde internet bağımlılığı, gündüz aşırı uykululuk ve yaşam kalitesinin değerlendirildiği ilk çalışma olma özelliğini taşımaktadır. Çalışma grubumuzda gündüz aşırı uykululuğun nedenlerinden biri olarak internet bağımlılığı belirlendi. Böylelikle bu açıdan riskli olabilecek grubun belirlenmesi ve buna yönelik müdahale stratejilerinin belirlenmesi uygun olacaktır.


Review Article

PATOLOJİK KUMAR BAĞIMLILIĞINDA DAVRANIŞSAL İNHİBİSYON

Gürler Güz,Hatice Özyıldız Güz
2017, 1(2), s:65-71

Kumar oynama bozukluğu DSM-5 ile birlikte, dürtü kontrol bozukluklarından çıkarılmış, madde ve ilişkili bozukluklar başlığına alınmıştır. Madde kullanım bozukluklarında görülen ödül ve ceza sistemlerinde hatalı işlemelerin kumar oynama bozukluklarında da görülmesi, bu değişiklikteki nedenlerden biridir. Patolojik kumar bağımlılığının gelişmesinde ve sürdürülmesinde dürtüsellikten çok, davranışı inhibe edememenin önemli rolü olduğu gösterilmiştir. Baskılamada gecikme olması yürütücü işlevlerden biridir ve özellikle prefrontal bölge disfonksiyonuna bağlıdır.  Bu nedenle araştırmalar, kumar oynayanlarda bu bağlamda beyin fonksiyonlarını da incelemiştir. Bu derlemede, patolojik kumar oynama bozukluğunda dürtüselliğin yeri, kumar davranışını inhibe edememe (durduramama) ile ilgili çalışmalara ve davranışı durduramamayı etkileyen nedenlere yer verilecektir.


Case Report

NALTREKSON CİLT ALTI İMPLANT UYGULAMASI SONRASI GELİŞEN CİLT REAKSİYONU

Salih Cihat Paltun,Şafak Yalçın Şahiner,Hasan Kaya,Erol Göka
2017, 1(2), s:72-72

Alkol ve opioid bağımlılıkları tedavisinde ülkemizde yeni alternatifler arasında naltrekson cilt altı implant yer almaktadır. Bulantı, kusma, baş ağrısı, deri döküntüleri, depresyon, kaygı ve enerji kaybı naltrekson kullanımında bildirilen yan etkilerdir. Bu yazıda naltrekson cilt altı implant uygulaması sonrasında kaşıntı ve deri döküntüleri gelişen bir vaka tartışılacaktır.


Case Report

“TILL PETHIDINE DO US APART”; ADDICTED HEALTHCARE PROFESSIONAL COUPLE

Alptekin Çetin,Ahmet Yılmaz,Cemal Onur Noyan
2017, 1(2), s:75-77

Petidin, fenilpiperidin sınıfından sentetik bir opioid analjeziktir. 1940’lı yıllardan bugüne, petidinin bağımlılık potansiyeli pekçok yayında belirtilmiştir. Petidin bağımlılığı tıp doktorları ve hemşireler arasında sık görülmektedir. Biz, petidin bağımlılığı olan gastroenterolog ve hemşire evli bir çiftin klinik özelliklerini ve tedavi yanıtlarını sunuyoruz. 34 yaşında erkek(gastroenterolog) ve 26 yaşında kadın(hemşire) evli çift damar içi petidin kullanımı nedeniyle başvurdu. Erkek hasta tedaviyi reddederken, kadın hasta yatarak tedaviye devam etti.  Sağlık profesyonelleri bağımlılık potansiyeli olan ilaçları reçete ederken ve kullanırken dikkatli olmalıdır. Sağlık profesyonelleri arasında cerrahlar, anestezistler, gastroenterologlar, psikiyatristler ve cerrahi hemşireleri bağımlılık açısından riskli gruplardır.


Editorial

ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ VE BAĞIMLILIK PSİKİYATRİSİ DERNEĞİNİN İŞBİRLİĞİ İLE GERÇEKLEŞTİRDİĞİ 10. BAĞIMLILIK KONGRESİ ARDINDAN

Nesrin Dilbaz
2017, 1(1), s:9-11

DOI : 0

ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ VE BAĞIMLILIK PSİKİYATRİSİ DERNEĞİNİN İŞBİRLİĞİ İLE GERÇEKLEŞTİRDİĞİ 10. BAĞIMLILIK KONGRESİ ARDINDAN