Years
2024
2023
2022
2021
2020
2019
2018
2017
Categories
Authors
- Ahmet Tamer AKER (1)
- Ahmet Yılmaz (1)
- Ahmet Üzer (1)
- Ali Yasin Kafes (1)
- Ali Yücel GÜLER (1)
- Alptekin ÇETİN (1)
- Alptekin Çetin (1)
- Altunışık Toplu Sibel (1)
- Aslı Enez Darçın (1)
- Aslı Kayacan (1)
- Aslı Zeynep Başabak Bhais (1)
- Aslıhan Polat (1)
- Aybüke Kaplan (1)
- Ayşegül Tosuner (1)
- Beyza Yaz (1)
- Birgul Kekliltepe (1)
- Birgül CUMURCU Hatice (1)
- Birgül Cumurcu Hatice (1)
- Bolat Kaya Özlem (1)
- Burcu YÜCETÜRK (1)
- Bülent COŞKUN (1)
- Caner ASLAN (1)
- Cemal Onur NOYAN (3)
- Cemal Onur Noyan (4)
- Ceren GÜNGÖR (1)
- Ceyda ŞİŞMAN ÜNLÜ (1)
- Ceylan Ergül Arslan (2)
- Cihat Paltun Salih (1)
- Davut Genç (1)
- Deniz Doğan (1)
- Deniz Eryılmaz (1)
- Derya Gündüz Hoşgör (1)
- Didem Beşikçi Keleş (1)
- Duygu KILIÇ ÖZTAN (1)
- Eda Deligöz (1)
- Ekin Sönmez Güngör (1)
- Elif Mutlu (1)
- Erkal ERZİNCAN (1)
- Erkal Erzincan (2)
- Erol Göka (1)
- Fagan Zakirov (1)
- Fatma Betül Esen (1)
- Fatma Eren (2)
- Feyza ÇELİK (1)
- Filiz Özsoy (1)
- Gul Eryılmaz (1)
- Gökben Hızlı Sayar (3)
- Gül ERYILMAZ (4)
- Gül Eryılmaz (2)
- Gürler GÜZ (1)
- Gürler Güz (1)
- Habib Erensoy (1)
- Hasan Kaya (4)
- Hasan Mervan Aytaç (1)
- Hatice Turan (2)
- Hatice Özyıldız Güz (1)
- Haydar Hoşgör (1)
- Hüseyin Ünübol (2)
- Hızlı Sayar Gökben (1)
- Işıl Gogcegoz (2)
- Işıl GÖĞCEGÖZ (1)
- Işıl Göğcegöz (2)
- Lütfiye Nur Akkoç Arabacı (1)
- Melike Yerebakan Tüzer (1)
- Merve Metin (1)
- Meryem Zeynep Uğurlu (1)
- Mine Ergelen (1)
- Murat Yalçın (1)
- Mustafa AKAN (1)
- Mustafa Akan (1)
- Müberra Kulu (1)
- Nermin GÜNDÜZ (2)
- Nermin Gündüz (2)
- Nesrin Dilbaz (5)
- Nevzat Tarhan (1)
- Nilüfer SAATCİOĞLU TINKIR (2)
- Nisanur Sarıgül (1)
- Nuran Korkmaz (1)
- Onur Gökçen (1)
- Rüstem Mustafaoğlu (1)
- Salih Cihat Paltun (1)
- Sedef KOÇ BAL (1)
- Selami Ülker (1)
- Sema AKKOYUN (1)
- Serdar Nurmedov (2)
- Sever Yıldırım (1)
- Simge ALEVSAÇANLAR CÜCÜ (2)
- Sümeyra Bilgiç (1)
- Tijen Acar (1)
- Tijen ŞENGEZER (1)
- Tijen Şengezer (1)
- Tonguç Demir Berkol (1)
- Tuba Öcek Baş (1)
- Tuğba Yılmaz (1)
- Türker Tekin Ergüzel (1)
- Yasin Hasan Balcıoğlu (1)
- Zakirov Fagan (1)
- Zehra Arıkan (1)
- Zeynep Ülke (1)
- Zeynep Şahin (1)
- Zühal Albayrak (1)
- Çağrı Yalçın Çınar (1)
- Çelik Hüseyin (1)
- Çetin Alptekin (1)
- Özge Nur Kutluer (1)
- Özge Timur (1)
- Özlem Bolat Kaya (1)
- İrem Teke Bulut (1)
- Şafak Yalçın Şahiner (1)
- Şule DOYAROĞLU (1)
ARTICLES
Review Article
Çetin Alptekin,Zakirov Fagan
2023, 7(1), s:5-8
Rehabilitasyon, bağımlılığın getirdiği davranış kalıplarının yıkılıp yerlerine yeni davranış biçimlerinin yerleşmesini, içinde bulunduğu ortamda diğer insanlar ile ilişki kurmaya başlamasını ve yeni ilişki biçimlerinin kurulması, madde kullandığı süreç içinde bozulan aile ve çevre ilişkilerinin tekrar düzenlenmesini içerir. Alkol ve madde kullanım bozukluğunun biyopsikososyal yönden pek çok probleme neden olan karmaşık bir tablo olması nedeniyle bireylerin tedavisi; tıbbi tedavi, psiko-sosyal tedavi ve sosyal rehabilitasyon programlarından oluşmaktadır. Sosyal rehabilitasyon programları ise alkol ve madde kullanım bozukluğu olan bireylerin yeniden topluma kazandırılması ve sosyal işlevselliğinin sağlanması amacıyla oldukça önemlidir.
Original Article
Fatma Betül Esen,Ahmet Üzer,Lütfiye Nur Akkoç Arabacı,Sümeyra Bilgiç,Meryem Zeynep Uğurlu,Nisanur Sarıgül,Deniz Doğan,Zeynep Şahin
2023, 7(1), s:9-16
Amaç: Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından 11.03.2020’de pandemi olarak ilan edilen Covid-19 salgını, Türkiye’yi de etkilemiş ve ilk vaka 11 Mart 2020’de tespit edilmiştir. Zorunlu kısıtlamalarla beraber Covid-19 pandemisinde internet kullanımı giderek vazgeçilmez bir duruma gelmiştir. Bu araştırmada Covid-19 Pandemi döneminde erişkin bireylerde oyun oynama ve akıllı telefon kullanma davranışının değişimi ve yaşantısal kaçınma ile arasındaki ilişkinin araştırılması amaçlanmıştır.
Yöntem: Çalışmaya 08.01.2022–28.03.2022 tarihleri arasında 18–65 yaş arası gerekli kriterleri karşılayan 269 kişi katılmıştır. Katılımcılara Sosyo-demografik Veri Formu, Akıllı Telefon Bağımlılığı Ölçeği – Kısa Formu (ATBÖ–KF), Internet Oyun Oynama Bozukluğu Ölçeği (IOOBÖ9–KF), Çok Boyutlu Yaşantısal Kaçınma Ölçeği – 30 (ÇBYKÖ–30) ve Kabul ve Eylem Formu–2 (KEF–2) olmak üzere beş ölçek uygulanmıştır.
Bulgular: Katılımcıların %60,8’i pandemi döneminde akıllı telefon kullanım süresinin arttığını, %71,5’i oyun oynama süresinin değişmediğini ifade etmiştir. Akıllı telefon kullanma ve oyun oynama davranışlarının yaşantısal kaçınmanın alt boyutu olan erteleme ile pozitif yönde ilişkili olduğu bulunmuştur. Yaşantısal kaçınma, erteleme ve kullanım süresinin akıllı telefon bağımlılığını; oyunda geçirilen sürenin ise oyun oynama bozukluğunu yordadığı gösterilmiştir.
Sonuç: Mevcut araştırmada, akıllı telefon bağımlılığının; yaşantısal kaçınma ile ilişkili olduğunu, yaşantısal kaçınma erteleme alt boyutunun önemini, aynı zamanda akıllı telefonla geçirilen süre ve telefon ile uyumanın da akıllı telefon kullanımının olumsuz sonuçları üzerindeki etkisi gözlemlenmiştir. Oyun oynama bozukluğunda ise oyunda geçirilen sürenin önemli olduğu gösterilmiştir.
Review Article
Sedef KOÇ BAL,Gürler GÜZ,Duygu KILIÇ ÖZTAN
2022, 6(2), s:5-11
Bağımlılık tedavisinin olumlu sonuçları ile tedavinin devamlılığı arasında doğru orantılı bir ilişki vardır. Tedavinin devamlılığının sağlanması için danışanla ilk görüşmede kurulan ilişkinin ve danışanın olası ön yargılarının ortadan kaldırılması önemlidir. İlk görüşmede danışanın sorularına mümkün olduğunca cevap verilmelidir. Terapötik bir ilişki kurmak ve terapötik yol haritasını bilmek, danışanın tedaviye olan güvenini ve güvenini artırmasına yardımcı olur.
Review Article
Bağımlılıkta Psikoterapinin Kullanımı
Aslı Zeynep Başabak Bhais
2022, 6(2), s:12-16
Bağımlılık, ömür boyu süren ve tedavi edilebilen kronik bir hastalıktır. Tedavi, farmakolojik tedavi ve psikososyal tedavinin birlikteliği ile olur (1). Bağımlı bireyin ihtiyaçlarına göre tasarlanmış birçok farklı terapi türü vardır. Bilişsel Davranışçı Terapi, Motivasyonel Görüşme, Kişiler Arası Terapi, Farkındalık Temelli Terapiler, Dinamik Terapi, Kabul ve Kararlılık Terapisi, Davranışçı Terapi, Aile Terapileri gibi terapiler bağımlılık tedavisinde etkinliği kanıtlanmış yaklaşımlardır. Bireye ve soruna farklı açılardan yaklaşan bu terapilerin tümünde ortak hedef, kişinin alkol/maddeyi kullanmadığı süreyi uzatarak yaşam kalitesini arttırabilmektir (1,2).
Bu yazıda bağımlılık hastalığında kullanılan etkili psikososyal tedaviler hakkında genel bilgi vermek amaçlanmıştır.
Original Article
Ali Yücel GÜLER,Gül ERYILMAZ,Nilüfer SAATCİOĞLU TINKIR
2022, 6(1), s:5-12
TUAS ve yeme bozuklukları arasındaki ilişki incelendiğinde, özellikle obez bireylerin hastalığı daha ağır geçirdiği gözlemlenmektedir. Yeme programındaki bozuklukların obezite, diyabet ve kardiyovasküler hastalık için önemli etkileri olduğu, bununla birlikte TUAS’ın ortaya çıkma riskini artırdığı bilinmektedir. Bugüne kadar eroin, sigara, alkol gibi çeşitli bağımlılık yapıcı maddeler ve TUAS arasındaki ilişki araştırılmış ve yapılan çalışmalarda bu bağımlılık türleri ve TUAS arasında ilişki bulunduğu ve bağımlılığın TUAS için risk faktörü oluşturabileceği çalışmalarda belirtilmiştir. Buna rağmen literatürde yeme bağımlılığı ve TUAS arasındaki ilişkiyi doğrudan araştıran bir çalışmaya rastlanmamıştır. Amaç: TUAS tanısı almış hastalarda anksiyete, depresyon ve yeme bağımlılığının ilişkili olup olmadığını saptamaktır. Yöntem: Araştırma, Mart 2021 – Temmuz 2021 tarihleri arasında İstanbul’da bir hastaneye başvuran hafif, orta ve ağır derecede Tıkayıcı Uyku Apne Sendromu tanısı (TUAS) almış ve çalışmaya gönüllü olarak katılmayı kabul eden kişilerle yapılmıştır. Betimsel nitelikte olan bu çalışmada etik kurul onayı alındıktan sonra demografik soru formu, Modifiye Edilmiş Yale Yeme Bağımlılığı Ölçeği 2.0, Beck Depresyon Envanteri ve Beck Anksiyete Ölçeği uygulanmıştır. Bulgular: Çalışmaya dahil olan 105 TUAS hastanın %20’si PAP cihazı kullanmakta %80’i ise cihaz kullanmamaktadır. %71,4’ünde yeme bağımlılığı bulunuyorken %77,1’inde depresyon ve %91,5’inde de anksiyete bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır. Cinsiyete göre YB, anksiyete ve depresyonda kadınlar erkeklere oranla daha yüksek puan almışlardır. PAP cihazı kullanıp kullanmamanın YB seviyelerinde anlamlı fark oluştuşturduğu ayrıca orta düzeyde YB’ye sahip bireylerin PAP cihazı kullanmadığı görülmüştür. Yeme bağımlılığı ile depresyon arasında negatif yönde ve düşük düzeyde bir ilişki olduğu, YB ile anksiyete, PAP cihazı kullanımı ve TUAS seviyesi arasında bir ilişki olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Sonuç: TUAS indeksi ile cihaz kullanımı arasında literatürde anlamlı bir ilişki görülmekteyken, bu çalışma sonucunda ilişki olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Tıkayıcı Uyku Apne Sendromundaki problemlerin özellikle yeme bağımlılığı bulunan bireylerde tıpkı madde bağımlılarında olduğu gibi farklı bir disiplinle çalışılmasına olanak sağlanmalıdır. Ayrıca orta düzeyde yeme bağımlılığı olan bireylerin cihaz kullanmamaları kiloyu artırıcı bir etken olarak görülebilmektedir.
Original Article
Feyza ÇELİK,Ahmet Tamer AKER,Nermin GÜNDÜZ
2022, 6(1), s:13-24
Amaç: Bu çalışmanın amacı cinsel travmaya maruz kalmış 18 yaş ve üzerindeki kadınlar arasında travma sonrası stres belirtileri, diğer tıbbi nedenlerle açıklanamayan belirtiler ve aleksitimi arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Yöntem: Çalışmaya cinsel travma maruziyeti olan 30 kadın hasta ile kontrol grubu olarak cinsel travma dışında travma yaşantısı olan 30 katılımcı dahil edilmiştir. Veri toplama aracı olarak Olayların Etkisi Ölçeği-R (OEÖ), "Belirti Tarama Listesi (SCL-90-R) Somatizasyon Alt Ölçeği", "İşlevsel Somatik Sendromlar Listesi" (İSS), "Somatizasyon ile İlişkili Ruhsal Bozukluklar Listesi" (SRB), Toronto Aleksitimi Ölçeği-R (TAÖ-20) kullanılmıştır. Bulgular: Hasta grubunun OEÖ toplam ve alt ölçek puan ortalamaları, SCL-90 somatizasyon alt ölçeği puan ortalamaları ile aleksitimik kişi sayısı kontrol grubundan anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur. OEÖ toplam puanı, OEÖ yeniden yaşama ve aşırı uyarılmışlık alt ölçekleri ile SCL-90 somatizasyon alt ölçeği toplam puanı ve TAÖ toplam puanı arasında istatistiksel olarak aynı yönde anlamlı ilişki bulunmuştur. OEÖ kaçınma alt ölçeği ile SCL-90 somatizasyon alt ölçeği ve TAÖ-20 arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptanmamıştır. Sonuç: Çalışmamızda cinsel travma mağdurlarında travmatik stres belirtileri, diğer tıbbi nedenlerle açıklamayan belirtiler ve aleksitiminin birbirleriyle ilişkili olduğunun bulunması bu hasta grubunun tanımlanması ve tedavi planlamasında önemlidir.
Original Article
Erkal ERZİNCAN,Bülent COŞKUN,Nermin GÜNDÜZ
2022, 6(1), s:25-39
Amaç: Bu çalışmanın amacı bir tıp fakültesi hastanesinde çalışan hekim, hemşire ve sağlık memurlarının tükenmişlik düzeylerini belirlemek ve bununla ilişkili olabilecek değişkenleri araştırmaktır. Yöntem: Çalışma 2013 yılında bir tıp fakültesi hastanesinde çalışan hekim, hemşire ve sağlık memurlarından oluşan 242 kişi ile yürütülmüştür. Katılımcılar Sosyodemografik Form, Maslach Tükenmişlik Ölçeği (MTÖ), Genel Sağlık Anketi (GSA)– 12, Kendini Toparlama Gücü Ölçeği (KTGÖ) ve Olumsuz Davranışlar Anketi (ODA) kullanılarak değerlendirilmişlerdir. Elde edilen veriler t-testi, Mann Whitney U testi, tek yönlü ANOVA testi, Kruskal Wallis testi ve Spearman korelasyon analizi kullanılarak çözümlenmiştir. Verilerin analizinde bir istatistiksel paket program kullanılmıştır. Sonuçların yorumlanmasında p<0,05 anlamlılık düzeyi kabul edilmiştir. Bulgular: Çalışmamızda MTÖ; duygusal tükenme (DT), duyarsızlaşma (D) ve kişisel başarı (KB) olmak üzere üç alt boyutta değerlendirilmiştir. Uzman hekimlerin; araştırma görevlisi hekimler ve hemşire / sağlık memuru gruplarına göre her üç tükenmişlik alt boyutunda da daha az tükenmişlik yaşamakta oldukları saptanmıştır. Çalışmamızda katılımcıların tükenmişlik alt boyutları ile ruhsal belirti düzeyleri, psikolojik dayanıklılık düzeyleri ve psikolojik yıldırma düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişkiler bulunduğu saptanmıştır. Sonuç: Tükenmişliğin sağlık çalışanlarında sık görülmekte olduğu bilinmektedir. Tükenmişliğin önlenebilmesi ve tedavisi için tükenmişlik ile ilişkili değişkenlerin tanımlanabilmesi gerekmektedir. Sonuç olarak çalışmamız bu ihtiyacı göz önünde tutarak bu değişkenleri tanımlamayı amaçlamıştır.
Case Report
Kleptomani ve bağımlılık arasında bir bağlantı var mı?
Gül ERYILMAZ,Alptekin ÇETİN
2021, 5(2), s:33-34
Kleptomani, değerinden bağımsız olarak farklı nesneleri çalma arzusunun engellenemediği klinik bir durumdur. DSM 5 içinde “dürtü kontrol bozukluğu” olarak sınıflandırılmıştır. Alkol kullanım bozukluğu olan, 24 yaşındaki olguda başarılı bir tedavi süreci ardından kleptomani gelişmiştir. Bu olgu özelinde kleptomani, bağımlılık penceresinden de değerlendirilebilir.
Review Article
Sigara Bağımlılığının Farmakolojik Tedavisi
Tijen ŞENGEZER,Caner ASLAN
2021, 5(2), s:35-42
Nikotin bağımlılığı tedavi edilmesi gereken kronik bir hastalıktır. Farmakoterapi, kullanılmaması gereken bir durum yoksa bırakmaya istekli ve kabul eden her hastaya başlanmalıdır. Çalışmalar farmakoterapinin bırakma oranlarını plaseboya göre anlamlı ölçüde arttırdığını göstermektedir. Nikotin replasman tedavisi (NRT), Bupropiyon ve Vareniklin birinci basamak tedavilerdir. Bunlardan herhangi bir tanesi ilk seçeneğimiz olabilir. Birinci basamak tedaviler etkinliği kanıtlanmış, yan etki açısından güvenilir ve onaylanmış tedavilerdir. Sigara bağımlılığı tedavisinde farmakoterapiye bilişsel davranışçı terapilerin eklenmesi ile başarı oranları yükselmektedir. Günümüzde NRT için kullanılan nikotin formları; sakız, nazal sprey, pastil, inhaler ve nikotin bandıdır. Ülkemizde ise yalnızca transdermal bant ve sakız formları bulunmaktadır. Nikotin bantları bizim önereceğimiz şekilde sabit bir dozda kullanılırken diğer tüm nikotin formları hastanın ihtiyacı olduğunda kullanılmaktadır. Nontrisiklik, aminoketon bir antidepresan olan bupropiyon, yoksunluk bulgularından olan depresif semptomlara ve iştah artışına özellikle olumlu etki göstermektedir. Vareniklin doğada bulunan bir alkoloid olan sistisin bitkisinin yapısının modifikasyonu ile geliştirilmiştir. α4β2 reseptörleri uyararak nikotinik agonist etkileri ile nucleus accumbensden dopamin salınımını sağlar. Böylece nikotin yoksunluk semptomlarını azaltır. Vareniklinin kontraendike olduğu çok az durum vardır. Diğer ilaçlarla etkileşim konusunda güvenilirdir. Kombinasyon tedavileri ile başarı oranları artmaktadır.
Original Article
Obezite, Yeme Bağımlılığı ve Duygusal Şiddet Arasındaki İlişkinin İncelenmesi
Nilüfer SAATCİOĞLU TINKIR,Gül ERYILMAZ
2021, 5(1), s:5-15
Obezite tüm dünya çapında salgına varan niteliğiyle hâlihazırdaki en büyük sağlık problemlerinden biri olarak nitelenmektedir. Günümüzde coğrafi yerleşim, etnik köken ya da sosyoekonomik durumlardan ayrı bir biçimde her yaş ve cinsiyette de obezite görülme sıklığı yükselmiştir. Her alanda olduğu gibi gıda endüstrisinde de gıdaların lezzetini arttırmak amacıyla icra edilen besin modifikasyonları kişilerin duygu durumlarında ve beslenme alışkanlıklarında değişikliklere neden olabilmektedir. Obeziteye neden olan ve bireylerin sosyal yaşamları duygu durumları ve genel psikopatolojilerinde olumsuz sonuçlara yol açan yeme bağımlılığı, gıdalara yönelik hedonik cevapta değişiklikler ve kilo almaya bağlı olarak çok sayıda kronik hastalığa da neden olmaktadır. Her ne kadar günümüzde obezite ile mücadelede obezite cerrahisi bir çözüm yolu olarak gözükse etiyolojine bakıldığında çok karmaşık bir kompleks yapı barındırmaktadır. Altta yatan bağımlılık durumu bazen diyetlerin ve ameliyatlarında netice vermemesine neden olmaktadır. Amaç: Obez bireylerin yeme bağımlılığı, yeme davranışı ve duygusal şiddete maruz kalma düzeyleri ile ilişkili olup olmadığını belirlemektir. Yöntem: Araştırma, İstanbul’da özel bir obezite kliniği merkezine gelen ve çalışmaya gönüllü olarak katılmayı kabul eden kişilerle yapılmıştır. Betimsel nitelikte olan bu çalışmada etik kurul onayı alındıktan sonra demografik soru formu, Yale Yeme Bağımlılığı Ölçeği, Duygusal Şiddete Maruz Kalma Ölçeği ve Hollada Yeme Davranışı Anketi uygulanmıştır. Bulgular: Çalışmaya dahil olan 256 bireyin duygusal şiddete maruz kalma düzeylerinin düşük ve %34'ünün yeme bağımlısı olduğu, cinsiyetlerine göre ise yeme davranışlarında farklılık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. BKİ değerlerinin duygusal şiddete maruz kalmaları üzerinde anlamlı bir etkisi bulunmazken, Yeme Bağımlılığı oranlarına bakıldığında BKİ’si 2529,99 olan preobezlerin %5,7’si, 3034,99 obezlerin %15’i, 3539,99 II. derece obezlerin %41,3’ü, 40 ve üstü morbid obez bireylerin de YB oranlarının %38 olduğu sonucuna ulaşılmıştır. 3539,99 II. düzey obez olan bireylerin 3034,99 I. düzey obez olan bireylerden daha fazla duygusal yeme düzeyine sahip olduğu bulgulanmıştır. Kısıtlayıcı yeme davranışı ile yeme bağımlılığı arasında ilişki bulunmazken, duygusal yeme davranışı ile yeme bağımlılığı arasında negatif bir korelasyon olduğu görülmektedir. Sonuç: Yeme bağımlılığı durumunun özellikle preobez grupta da görülmesi kilonun miktarı ile değil fizyolojik olarak bireylerdeki bağımlılık durumu ile açıklanabildiği görülmektedir. Ayrıca duygusal yeme davranışı ile yeme bağımlılığı arasında negatif yönlü bir ilişki olması da bağımlılığın yine fizyolojik olarak değerlendirilmesi ve bu grup bireyin de aynı davranışsal bağımlılıklardan kumar bağımlılığı gibi tedavi prosedürüne alınması gerektiğini bizlere göstermektedir