ARTICLES

Original Article

Tıkayıcı Uyku Apne Sendromu Olan Hastaların Depresyon, Anksiyete ve Yeme Bağımlığı Arasındaki İlişkinin İncelenmesi

Ali Yücel GÜLER,Gül ERYILMAZ,Nilüfer SAATCİOĞLU TINKIR
2022, 6(1), s:5-12

TUAS ve yeme bozuklukları arasındaki ilişki incelendiğinde, özellikle obez bireylerin hastalığı daha ağır geçirdiği gözlemlenmektedir. Yeme programındaki bozuklukların obezite, diyabet ve kardiyovasküler hastalık için önemli etkileri olduğu, bununla birlikte TUAS’ın ortaya çıkma riskini artırdığı bilinmektedir. Bugüne kadar eroin, sigara, alkol gibi çeşitli bağımlılık yapıcı maddeler ve TUAS arasındaki ilişki araştırılmış ve yapılan çalışmalarda bu bağımlılık türleri ve TUAS arasında ilişki bulunduğu ve bağımlılığın TUAS için risk faktörü oluşturabileceği çalışmalarda belirtilmiştir. Buna rağmen literatürde yeme bağımlılığı ve TUAS arasındaki ilişkiyi doğrudan araştıran bir çalışmaya rastlanmamıştır. Amaç: TUAS tanısı almış hastalarda anksiyete, depresyon ve yeme bağımlılığının ilişkili olup olmadığını saptamaktır. Yöntem: Araştırma, Mart 2021 – Temmuz 2021 tarihleri arasında İstanbul’da bir hastaneye başvuran hafif, orta ve ağır derecede Tıkayıcı Uyku Apne Sendromu tanısı (TUAS) almış ve çalışmaya gönüllü olarak katılmayı kabul eden kişilerle yapılmıştır. Betimsel nitelikte olan bu çalışmada etik kurul onayı alındıktan sonra demografik soru formu, Modifiye Edilmiş Yale Yeme Bağımlılığı Ölçeği 2.0, Beck Depresyon Envanteri ve Beck Anksiyete Ölçeği uygulanmıştır. Bulgular: Çalışmaya dahil olan 105 TUAS hastanın %20’si PAP cihazı kullanmakta %80’i ise cihaz kullanmamaktadır. %71,4’ünde yeme bağımlılığı bulunuyorken %77,1’inde depresyon ve %91,5’inde de anksiyete bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır. Cinsiyete göre YB, anksiyete ve depresyonda kadınlar erkeklere oranla daha yüksek puan almışlardır. PAP cihazı kullanıp kullanmamanın YB seviyelerinde anlamlı fark oluştuşturduğu ayrıca orta düzeyde YB’ye sahip bireylerin PAP cihazı kullanmadığı görülmüştür. Yeme bağımlılığı ile depresyon arasında negatif yönde ve düşük düzeyde bir ilişki olduğu, YB ile anksiyete, PAP cihazı kullanımı ve TUAS seviyesi arasında bir ilişki olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Sonuç: TUAS indeksi ile cihaz kullanımı arasında literatürde anlamlı bir ilişki görülmekteyken, bu çalışma sonucunda ilişki olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Tıkayıcı Uyku Apne Sendromundaki problemlerin özellikle yeme bağımlılığı bulunan bireylerde tıpkı madde bağımlılarında olduğu gibi farklı bir disiplinle çalışılmasına olanak sağlanmalıdır. Ayrıca orta düzeyde yeme bağımlılığı olan bireylerin cihaz kullanmamaları kiloyu artırıcı bir etken olarak görülebilmektedir.


Original Article

Cinsel Travma Mağduru Kadınlarda Travmatik Stres Belirtileri ile Diğer Tıbbi Nedenlerle Açıklanamayan Belirtiler ve Aleksitiminin İlişkisi

Feyza ÇELİK,Ahmet Tamer AKER,Nermin GÜNDÜZ
2022, 6(1), s:13-24

Amaç: Bu çalışmanın amacı cinsel travmaya maruz kalmış 18 yaş ve üzerindeki kadınlar arasında travma sonrası stres belirtileri, diğer tıbbi nedenlerle açıklanamayan belirtiler ve aleksitimi arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Yöntem: Çalışmaya cinsel travma maruziyeti olan 30 kadın hasta ile kontrol grubu olarak cinsel travma dışında travma yaşantısı olan 30 katılımcı dahil edilmiştir. Veri toplama aracı olarak Olayların Etkisi Ölçeği-R (OEÖ), "Belirti Tarama Listesi (SCL-90-R) Somatizasyon Alt Ölçeği", "İşlevsel Somatik Sendromlar Listesi" (İSS), "Somatizasyon ile İlişkili Ruhsal Bozukluklar Listesi" (SRB), Toronto Aleksitimi Ölçeği-R (TAÖ-20) kullanılmıştır. Bulgular: Hasta grubunun OEÖ toplam ve alt ölçek puan ortalamaları, SCL-90 somatizasyon alt ölçeği puan ortalamaları ile aleksitimik kişi sayısı kontrol grubundan anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur. OEÖ toplam puanı, OEÖ yeniden yaşama ve aşırı uyarılmışlık alt ölçekleri ile SCL-90 somatizasyon alt ölçeği toplam puanı ve TAÖ toplam puanı arasında istatistiksel olarak aynı yönde anlamlı ilişki bulunmuştur. OEÖ kaçınma alt ölçeği ile SCL-90 somatizasyon alt ölçeği ve TAÖ-20 arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptanmamıştır. Sonuç: Çalışmamızda cinsel travma mağdurlarında travmatik stres belirtileri, diğer tıbbi nedenlerle açıklamayan belirtiler ve aleksitiminin birbirleriyle ilişkili olduğunun bulunması bu hasta grubunun tanımlanması ve tedavi planlamasında önemlidir.


Original Article

Bir Üniversite Hastanesinde Çalışan Hekim, Hemşire Ve Sağlık Memurlarının Psikolojik Dayanıklılık, Psikolojik Yıldırma, Şiddete İlişkin Kaygı Düzeyleri Ve Ruhsal Belirti Düzeylerinin Tükenmişlik Düzeyleri İle İlişkisi

Erkal ERZİNCAN,Bülent COŞKUN,Nermin GÜNDÜZ
2022, 6(1), s:25-39

Amaç: Bu çalışmanın amacı bir tıp fakültesi hastanesinde çalışan hekim, hemşire ve sağlık memurlarının tükenmişlik düzeylerini belirlemek ve bununla ilişkili olabilecek değişkenleri araştırmaktır. Yöntem: Çalışma 2013 yılında bir tıp fakültesi hastanesinde çalışan hekim, hemşire ve sağlık memurlarından oluşan 242 kişi ile yürütülmüştür. Katılımcılar Sosyodemografik Form, Maslach Tükenmişlik Ölçeği (MTÖ), Genel Sağlık Anketi (GSA)– 12, Kendini Toparlama Gücü Ölçeği (KTGÖ) ve Olumsuz Davranışlar Anketi (ODA) kullanılarak değerlendirilmişlerdir. Elde edilen veriler t-testi, Mann Whitney U testi, tek yönlü ANOVA testi, Kruskal Wallis testi ve Spearman korelasyon analizi kullanılarak çözümlenmiştir. Verilerin analizinde bir istatistiksel paket program kullanılmıştır. Sonuçların yorumlanmasında p<0,05 anlamlılık düzeyi kabul edilmiştir. Bulgular: Çalışmamızda MTÖ; duygusal tükenme (DT), duyarsızlaşma (D) ve kişisel başarı (KB) olmak üzere üç alt boyutta değerlendirilmiştir. Uzman hekimlerin; araştırma görevlisi hekimler ve hemşire / sağlık memuru gruplarına göre her üç tükenmişlik alt boyutunda da daha az tükenmişlik yaşamakta oldukları saptanmıştır. Çalışmamızda katılımcıların tükenmişlik alt boyutları ile ruhsal belirti düzeyleri, psikolojik dayanıklılık düzeyleri ve psikolojik yıldırma düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişkiler bulunduğu saptanmıştır. Sonuç: Tükenmişliğin sağlık çalışanlarında sık görülmekte olduğu bilinmektedir. Tükenmişliğin önlenebilmesi ve tedavisi için tükenmişlik ile ilişkili değişkenlerin tanımlanabilmesi gerekmektedir. Sonuç olarak çalışmamız bu ihtiyacı göz önünde tutarak bu değişkenleri tanımlamayı amaçlamıştır.