Filtrelemeyi kaldır

Years

2024

2023

2022

2021

2020

2019

2018

2017

Categories

Authors

ARTICLES

Original Article

Alkol ve Madde Bozukluğu Olan Bireylerde Travmatik Yaşantılar İle Bağımlılık Şiddeti Arasındaki İlişkinin İncelenmesi

Özge Nur Kutluer,Ceylan Ergül Arslan
2024, 8(1), s:5-12

Amaç: Bu çalışmada alkol ve madde kullanım bozukluğu tanısı almış bireylerin yaşadıkları travmatik olayların bağımlılık şiddetine etkisini araştırmak amacıyla planlanmıştır.

Yöntem: Bu araştırmanın katılımcılarını madde kullanım bozukluğu tedavisi için NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Amatem servisine başvuran 50 kişi oluşturmaktadır. Bu 50 katılımcının 47’si erkek ve 3’ü kadındır. Araştırma verileri anket katılımcılara verilen ölçekler aracılığıyla toplanmıştır. Katılımcılara, bağımlılık şiddetini ölçmek için Bağımlılık Profil İndeksi (BAPİ), travmatik yaşantılarını ölçmek için Travmatik Yaşantılar Ölçeği (TYÖ) uygulanmıştır.

Bulgular: Araştırmada anlamlılık düzeyi 0.05 ve 0.001 düzeyinde alınmıştır. Katılımcıların travmatik yaşantılar puanları ile bağımlılık indeksi toplam puanları arasında pozitif yönlü orta düzeyde anlamlı ilişki bulunmuştur.

Sonuç: Araştırmada elde edilen bulgulara göre, erkek katılımcılarda bağımlılık indeksi tanı alt boyutu puanları kadın katılımcılara kıyasla daha yüksek bulunmuştur. Çocukluk çağı travmalarının nöral yapı ve işlevi bozarak bireyleri bilişsel eksikliklere ve madde bağımlılığı da dahil olmak üzere psikiyatrik hastalıklara karşı daha duyarlı hale getirdiği gösterilmiştir. Bu nedenle, madde bağımlılığı ile ilişkili olarak çocukluk çağı travmatik deneyimlerinin geçmişini değerlendirmek ve dikkate almak önemlidir. Elde edilen sonuçlar, bağımlılık tedavisine yönelik geliştirilecek uygulamalara ve gelecekte yapılacak araştırmalara katkı sunabilecek ölçüde travmatik yaşantıların bağımlılıklarda önemini vurgulamaktadır.


Original Article

Covid-19 Spesifik Akut Psikiyatri Servisinde İzole Edilmiş Ağır Ruhsal Hastalığı Olan Hastalarda Nikotin Replasman Tedavisinin Uygulanması

Mine Ergelen,Didem Beşikçi Keleş,Murat Yalçın,Melike Yerebakan Tüzer,Tuba Öcek Baş,Ekin Sönmez Güngör,Davut Genç,Merve Metin,Aslı Kayacan
2024, 8(1), s:13-19

Amaç: Uzun yıllardır dünya genelinde önlenebilen ölüm ve sakatlık nedenlerinin başında gelen tütün kullanımı COVID-19 gibi solunum yolu enfeksiyonlarında duyarlılığı ve bulaş riskini arttırmakta, prognozu olumsuz etkilemektedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), özellikle pandemi döneminde olası zarar riskini azaltmak için sigara bırakmayı veya günlük tüketimi azaltmayı önermektedir. Çalışmamızın amacı, psikiyatri servisinde yatarak tedavi gören, COVID-19 tanılı, ağır ruhsal hastalığı olan ve sigara içen hastaların tedavisinde nikotin replasman tedavisi (NRT) uygulamasına ve psikiyatrik hastalık seyrine dair bir deneyim sunmaktır. Yakın zamanda yaşanan pandemi süreci de düşünüldüğünde, ağır ruhsal hastalığa eşlik eden fiziksel hastalık, enfeksiyon hastalıkları ve özellikle COVID-19 enfeksiyonu olan psikiyatri hastalarında, eş zamanlı hastalıkların ve enfeksiyonun tedavisinde daha iyi sonuçlar alınması açısından kapalı serviste yatan hastalara sigara bırakmanın önerilmesi ve hastalara tedavi desteği sağlanması büyük önem taşımaktadır.

Yöntem: Araştırmamıza ağır ruhsal hastalık nedeni ile psikiyatri servisinde yatarak tedavi gören ve COVID-19 enfeksiyonu geçiren 23 hastadan sigara içen 18 hasta dahil edildi. Nikotin replasman tedavisi uygulanan hastaların kayıtları geriye dönük olarak tarandı. Nikotin bağımlılığı şiddeti Fagerström Nikotin Bağımlılığı Testi (FNBT) ile, ajitasyon ise Pozitif ve Negatif Sendrom Ölçeği'nin Ajitasyon Komponenti Alt Ölçeği (PANSS-EC) kullanılarak değerlendirildi. Veriler hastaneye yatışın ilk ve yedinci günleri ile taburculuk sonrası 30. günde toplandı. Başlangıç ve yedinci gün PANSS-EC skorları karşılaştırıldı. Ayrıca, hastaların sigara içme durumu, taburculuk sonrası 30. günde yapılan psikiyatrik değerlendirme sırasında tekrar değerlendirilerek başlangıç ve 30. gün FNBT skorları karşılaştırıldı. FNBT ile PANSS-EC’deki azalma oranı ve hastanede kalma süresi gibi değişkenler arasındaki ilişki araştırıldı.

Bulgular: Çalışmaya katılan 18 hastanın 16'sı erkek ve ikisi kadındı, 14 hasta psikotik spektrum bozuklukları, dört hasta ise bipolar bozukluk tanısı ile takip edildi. Hastaların üçte ikisinde FNBT skorları ≥ 6 ile, yüksek düzeyde nikotin bağımlılığı gözlendi. Birinci haftanın sonunda PANSS-EC skorlarında ortalama %43,1'lik azalma gözlemlendi. Antipsikotik ilaçların PANSS-EC skorları, hastanede kalma süresi ve FNBT skorları üzerinde etkili olabileceği düşünülerek, klorpromazin eşdeğer dozlarını kontrol ederek kısmi korelasyon analizi yapıldı. Geliş FNBT skorları ile PANSS-EC skorlarındaki azalma oranı arasında ılımlı derecede pozitif ve geliş FNBT skorları ile hastanede kalma süresi arasında ılımlı derecede negatif bir korelasyon saptandı. Taburculuktan 30 gün sonra yapılan değerlendirmede, tüm hastaların tekrar sigara içmeye başladığı, %44'ünün FNBT skorlarının ≥ 6 olduğu tespit edildi. Geliş FNBT skorları  ile taburculuktan sonraki 30. gün FNBT skorları karşılaştırıldığında, anlamlı bir azalma gözlemlendi.

Sonuç: Tütün kullanımının kısıtlandığı psikiyatri servisinde yatan ve sigara içen hastalarda nikotin yoksunluk belirtilerinin dikkate alınması ve NRT'nin yatarak tedavi programının bir bileşeni olarak düşünülmesi önem taşımaktadır. Ancak sonuçlarımıza göre NRT sigara bırakma tedavisinde tek başına yeterli olmamıştır. Bireysel terapi, danışmanlık ya da psikoeğitimlerle desteklenmelidir. Ayrıca araştırmamızda hastaların, COVID-19 enfeksiyonu nedeniyle akut ve dışsal bir motivasyonla hareket ederek sigarayı bırakmış olmaları taburcu olduktan sonra nüks etmelerine neden olan etkenler arasında sayılabilir. Bu nedenle, psikiyatri hastaları için kapsamlı sigara bırakma tedavisi ve NRT, pandemi sırasında ve sonrasında da yataklı tedavi programlarının ayrılmaz bir parçası olmalıdır. 


Original Article

Tütün Kullanımı ile Duygu Düzenleme Güçlüğü ve Psikolojik İyi Oluş Düzeyleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi

İrem Teke Bulut,Ceylan Ergül Arslan
2024, 8(1), s:34-44

Amaç: Bu çalışmada tütün kullanan bireylerin duygu düzenleme güçlük düzeyleri ile psikolojik iyi oluş düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır.

Yöntem: Bu araştırmanın çalışma grubunu 18-65 yaş arasındaki kişiler oluşturmuştur. Araştırma verileri sanal olarak Google Formlar yoluyla 212 kişiye ulaşılarak toplanmıştır. Veriler araştırmacı tarafından hazırlanan ‘Sosyodemografik Bilgi Formu’ ile ‘Duygu Düzenleme Güçlüğü Ölçeği’ (DDGÖ) ve ‘Psikolojik İyi Oluş Ölçeği’ (PİOÖ) ölçekleri katılımcılara online olarak gönderilmiş olup cevaplamaları istenmiş ve cevaplar değerlendirilerek toplanmıştır.

Bulgular: Araştırma kapsamında sigara kullanan 212 katılımcının verileri incelenmiştir. Katılımcıların sosyodemografik değişkenlerinin duygu düzenleme güçlüğü ve psikolojik iyi oluş düzeyleriyle karşılaştırılmıştır. Ayrıca, sigara kullanan bireylerin duygu düzenleme güçlükleri ve psikolojik iyi oluş düzeyleri arasındaki ilişki incelenmiştir. Araştırmada elde edilen bulgulara göre, cinsiyet, medeni durum, çalışma durumu, gelir düzeyi, psikolojik rahatsızlık, ailede sigara içen bireyin olması durumu, sigara içme sebebi değişkenleri bakımından psikolojik iyi oluş ve duygu düzenlemede güçlükler puanlarında anlamlı farklılıklar saptanmıştır.

Sonuç: Sigara kullanan bireylerde Psikolojik iyi oluş ile duygu düzenleme güçlüğü arasında negatif yönlü, orta düzeyde ve anlamlı ilişki saptanmıştır.  Duygu düzenleme güçlüğü toplam puanı psikolojik iyi oluş puanlarını negatif yönlü ve anlamlı düzeyde yordamaktadır. Oluşturulan model varyansı %14 oranında açıklamaktadır.  Duygu düzenleme güçlüğü alt boyutlarının psikolojik iyi oluş puanlarını yordayıcılığına ilişkin bulgulara göre, duygu düzenleme stratejileri geliştirmede güçlük puanlarının psikolojik iyi oluş puanlarını negatif yönlü ve anlamlı düzeyde yordadığı bulunmuştur. Oluşturulan model varyansı %16 oranında açıklamaktadır.


Original Article

Üçüncü El Sigara Dumanı ile İlgili İnanışlar Ölçeğinin Türkçe Uyarlaması, Geçerlilik Ve Güvenirlik Çalışması

Tuğba Yılmaz,Zühal Albayrak,Tijen Acar
2024, 8(1), s:45-51

Amaç: Üçüncü el sigara dumanı, önemli bir halk sağlığı sorunudur. Bu çalışmanın amacı Haardörfer ve arkadaşlarının geliştirdiği “Beliefs About ThirdHand Smoke’’ ölçeğini Türkçe’ye uyarlamak, geçerlilik ve güvenirliğini incelemektir.

Yöntem: Metodolojik çalışma, 01.05-29.6.2021’de Ankara’da yürütüldü. Öncelikle “Beliefs About Third Hand Smoke’’ ölçeğinin Türkçe versiyonu “Üçüncü El Sigara Dumanı ile İlgili İnanışlar Ölçeği’’ elde edildi, geçerlilik ve güvenirlik analizleri uygulandı: Kapsam geçerliğinde uzman görüşüne başvuruldu; yapısal geçerlikte doğrulayıcı faktör analizi; iç tutarlılık ve sınıf içi korelasyon uygulandı. Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi polikliniklerine başvuran, Türkçe bilen, iletişim kurabilen, sigara kullanan veya sigara kullanan en az bir kişiyle yaşayan, gönüllü 256 erişkine “sosyodemografik özellikler formu” ve “Beliefs About ThirdHand Smoke’’ ölçeğinin Türkçe versiyonu ‘‘Üçüncü El Sigara Dumanı ile İlgili İnanışlar Ölçeği’’ yüz yüze  uygulandı. Veri analizinde IBM SPSS 24,0 ve AMOS 21 kullanıldı.

Bulgular: “Beliefs About ThirdHand Smoke’’ ölçeğinin Türkçe uyarlaması “Üçüncü El Sigara Dumanı ile İlgili İnanışlar Ölçeği’’, 9 madde, 2 faktörlüdür. “Üçüncü El Sigara Dumanı ile İlgili İnanışlar Ölçeği’’nin tüm maddelerinin kapsam geçerlik indeksi ≥0,80; uzmanlar arasında uyum bulunmaktadır. Cronbach alfa değerleri genel/faktörler sırasıyla 0,910/0,849,0,835; ölçek yüksek, faktörler kabul edilebilir düzeyde güvenilirdir. Madde toplam korelasyonu 0,580-0,794; her madde kabul edilebilir derecede ayırt edicidir, ölçekte kalmalıdır. Sınıf içi korelasyonda, maddeler arası korelasyon matrisi r değerleri 0,376 -0,771’dir; maddeler orta düzeyde ilişkili, iç tutarlıdır. Doğrulayıcı faktör analizinde, uyum indeksleri CMIN/df=3,1, RMSEA=0,091, RMR=0,054, GFI=0,946, AGFI=0,889, NFI=0,953 ve CFI=0,967’dir; ölçeğin veriye iyi uyumu ve iki faktörlü yapısı doğrulanmıştır.

Sonuç: Haardörfer ve arkadaşlarının 2017’de geliştirdiği “Beliefs About ThirdHand Smoke’’ ölçeğinin Türkçe uyarlaması “Üçüncü El Sigara Dumanı ile İlgili İnanışlar Ölçeği’’, güvenilir ve geçerli bir ölçüm aracıdır.

“Üçüncü El Sigara Dumanı ile İlgili İnanışlar Ölçeği’’, çalışma ve eğitimlerde uygulanabilir, üçüncü el sigara dumanı farkındalığını artırabilir, tütünle mücadeleye yön verebilir.


Original Article

Sosyal Medya Kullanımı ve Yaşam Doyum Düzeyi Arasındaki İlişkinin İncelenmesi

Şule DOYAROĞLU,Cemal Onur NOYAN
2023, 7(2), s:5-12

Bu araştırmada, erişkin bireylerde sosyal medya kullanım bozukluğu ve yaşam doyumu arasındaki ilişki incelenmiştir. Araştırmaya 221 erişkin birey katılmıştır. Katılımcılara Sosyodemografik Bilgi Formu, Sosyal Medya Bağımlılığı Ölçeği (SMBÖ) ve Yaşam Doyumu Ölçeği uygulanmıştır. Katılımcıların anket yanıtları SPSS 28.0 paket yazılımına girilerek istatistiksel analizler yürütülmüştür. Sosyodemografik değişkenler bakımından yapılan karşılaştırmalar için bağımsız örneklem t-testi ve tek yönlü ANOVA uygulanmıştır. Sosyal medya kullanım bozukluğu ile yaşam doyumu arasındaki ilişkinin incelenmesi için Pearson korelasyonu uygulanmıştır. Yaşam doyumunun sosyal medya tarafından yordayıcılığının incelenmesi amacıyla çoklu regresyon analizi uygulanmıştır. Araştırmada elde edilen bulgulara göre, erkek katılımcıların sosyal medya kullanım bozukluğu puanları kadınlara kıyasla daha yüksek bulunmuştur. Öte yandan, sosyal medyada geçirilen süre ve sosyal medya uygulamalarının sayısı arttıkça sosyal medya kullanım bozukluğu skorlarının artış gösterdiği sonucu elde edilmiştir. Öte yandan, bekar ve düşük eğitim düzeyi bildiren katılımcıların sosyal kullanım bozukluğu skorları anlamlı düzeyde daha yüksek bulunmuştur. Yaşam doyumuna ilişkin bulgular incelendiğinde, evli olanlar, gelir düzeyi yüksek olanlar ve çalışan katılımcıların yaşam doyumu puanlarının anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu saptanmıştır. Yaşam doyumu ve sosyal medya kullanım bozukluğu puanları arasındaki ilişki incelendiğinde, sosyal medya skorlarının artışı ve yaşam doyumu skorlarının düşüşü arasında anlamlı ilişki olduğu saptanmıştır. Ayrıca, sosyal medya kullanım bozukluğu çatışma alt boyutunun yaşam doyumunu negatif yönlü ve anlamlı düzeyde yordadığı sonucu elde edilmiştir. Araştırma bulgularının, günlük yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline gelen sosyal medya kullanımının ilişkili olduğu faktörlerin anlaşılması bakımından gelecekteki uygulama ve araştırmalara katkı sunması beklenmektedir.


Original Article

Madde Bağımlılığı Tedavisinde Aile Katılımının Stigmatizasyon, Algılanan Sosyal Destek ve Tedavi Motivasyonuna Etkisi

Ceren GÜNGÖR,Cemal Onur NOYAN
2023, 7(2), s:13-18

Amaç: Bu çalışma madde bağımlılığı tedavisinde aile katılımının stigmatizasyon, algılanan sosyal destek ve tedavi motivasyonuna etkisini araştırmak amacıyla planlanmıştır.

Yöntem: Araştırmamızın katılımcıları, NP Beyin Hastanesi AMATEM servisi ve Yeşilay Danışmanlık Merkezi (YEDAM)’ne başvuran madde kullanım bozukluğu tedavisi alan kişilerden oluşmaktadır. Araştırma 18 yaş ve üzerinde madde kullanım bozukluğu tedavisi alan 88 erkek ve 10 kadın olmak üzere toplamda 98 gönüllü katılımcıdan oluşmaktadır. Katılımcılardan 57 kişinin ailesi tedaviye katılım sağlarken geriye kalan 41 kişinin ailesi tedavi sürecinde yer almamaktadır. Veri toplama aracı olarak, Kişisel Bilgi Formu, YEDAM Madde Bağımlılığı Stigmatizasyon Ölçeği(YMBSÖ), Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği (ÇBADÖ), Tedavi Motivasyon Anketi(TMA) kullanılarak toplanmıştır.

Bulgular: Sonuçlar değerlendirildiğinde algılanan sosyal destek aile alt boyutu ile tedavi motivasyon anketinin tedaviye güven alt boyutu arasında anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Tedavi Motivasyon Anketi alt boyutlarından kişiler arası yardım arama puanı, tedaviye ailesi de katılan hastalarda daha yüksek bulunmuştur. Katılımcıların yaşadıkları kişiler ile stigmatizasyon puanları karşılaştırıldığında, yalnız yaşayan kişilerin, ailesi ile yaşayan kişilere göre stigma puanlarının yüksek olduğu sonucuna varılmıştır.

Sonuç: Çalışmamızdan elde edilen bulgular göstermiştir ki madde bağımlılığı; hastaların sosyal yaşantıları, aile ve çevre ilişkileri, iş ve akademik hayatları gibi birçok yaşamsal sürecini, olumsuz anlamda etkilemektedir. Gün geçtikçe daha büyük bir toplumsal sorun haline gelen madde bağımlılığı için, özellikle ailelerin ve toplumun da dahil olduğu, kişilerin tıbbi tedavisinin yanı sıra sosyal yaşamlarını, eğitim ve iş hayatlarını, aile ve çevre ilişkilerini düzenlemeye yardımcı olan multidisipliner bir yaklaşımın gerekliliği yadsınamaz bir gerçektir.


Original Article

Erişkinlerde Pandemi Döneminde Akıllı Telefon Kullanımı ve Oyun Oynama Davranışının Değişimi ve Yaşantısal Kaçınma ile İlişkisinin İncelenmesi

Fatma Betül Esen,Ahmet Üzer,Lütfiye Nur Akkoç Arabacı,Sümeyra Bilgiç,Meryem Zeynep Uğurlu,Nisanur Sarıgül,Deniz Doğan,Zeynep Şahin
2023, 7(1), s:9-16

Amaç: Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından 11.03.2020’de pandemi olarak ilan edilen Covid-19 salgını, Türkiye’yi de etkilemiş ve ilk vaka 11 Mart 2020’de tespit edilmiştir. Zorunlu kısıtlamalarla beraber Covid-19 pandemisinde internet kullanımı giderek vazgeçilmez bir duruma gelmiştir. Bu araştırmada Covid-19 Pandemi döneminde erişkin bireylerde oyun oynama ve akıllı telefon kullanma davranışının değişimi ve yaşantısal kaçınma ile arasındaki ilişkinin araştırılması amaçlanmıştır.

Yöntem: Çalışmaya 08.01.2022–28.03.2022 tarihleri arasında 18–65 yaş arası gerekli kriterleri karşılayan 269 kişi katılmıştır. Katılımcılara Sosyo-demografik Veri Formu, Akıllı Telefon Bağımlılığı Ölçeği – Kısa Formu (ATBÖ–KF), Internet Oyun Oynama Bozukluğu Ölçeği (IOOBÖ9–KF), Çok Boyutlu Yaşantısal Kaçınma Ölçeği – 30 (ÇBYKÖ–30) ve Kabul ve Eylem Formu–2 (KEF–2) olmak üzere beş ölçek uygulanmıştır.

Bulgular: Katılımcıların %60,8’i pandemi döneminde akıllı telefon kullanım süresinin arttığını, %71,5’i oyun oynama süresinin değişmediğini ifade etmiştir. Akıllı telefon kullanma ve oyun oynama davranışlarının yaşantısal kaçınmanın alt boyutu olan erteleme ile pozitif yönde ilişkili olduğu bulunmuştur. Yaşantısal kaçınma, erteleme ve kullanım süresinin akıllı telefon bağımlılığını; oyunda geçirilen sürenin ise oyun oynama bozukluğunu yordadığı gösterilmiştir.

Sonuç: Mevcut araştırmada, akıllı telefon bağımlılığının; yaşantısal kaçınma ile ilişkili olduğunu, yaşantısal kaçınma erteleme alt boyutunun önemini, aynı zamanda akıllı telefonla geçirilen süre ve telefon ile uyumanın da akıllı telefon kullanımının olumsuz sonuçları üzerindeki etkisi gözlemlenmiştir. Oyun oynama bozukluğunda ise oyunda geçirilen sürenin önemli olduğu gösterilmiştir.


Original Article

Tıkayıcı Uyku Apne Sendromu Olan Hastaların Depresyon, Anksiyete ve Yeme Bağımlığı Arasındaki İlişkinin İncelenmesi

Ali Yücel GÜLER,Gül ERYILMAZ,Nilüfer SAATCİOĞLU TINKIR
2022, 6(1), s:5-12

TUAS ve yeme bozuklukları arasındaki ilişki incelendiğinde, özellikle obez bireylerin hastalığı daha ağır geçirdiği gözlemlenmektedir. Yeme programındaki bozuklukların obezite, diyabet ve kardiyovasküler hastalık için önemli etkileri olduğu, bununla birlikte TUAS’ın ortaya çıkma riskini artırdığı bilinmektedir. Bugüne kadar eroin, sigara, alkol gibi çeşitli bağımlılık yapıcı maddeler ve TUAS arasındaki ilişki araştırılmış ve yapılan çalışmalarda bu bağımlılık türleri ve TUAS arasında ilişki bulunduğu ve bağımlılığın TUAS için risk faktörü oluşturabileceği çalışmalarda belirtilmiştir. Buna rağmen literatürde yeme bağımlılığı ve TUAS arasındaki ilişkiyi doğrudan araştıran bir çalışmaya rastlanmamıştır. Amaç: TUAS tanısı almış hastalarda anksiyete, depresyon ve yeme bağımlılığının ilişkili olup olmadığını saptamaktır. Yöntem: Araştırma, Mart 2021 – Temmuz 2021 tarihleri arasında İstanbul’da bir hastaneye başvuran hafif, orta ve ağır derecede Tıkayıcı Uyku Apne Sendromu tanısı (TUAS) almış ve çalışmaya gönüllü olarak katılmayı kabul eden kişilerle yapılmıştır. Betimsel nitelikte olan bu çalışmada etik kurul onayı alındıktan sonra demografik soru formu, Modifiye Edilmiş Yale Yeme Bağımlılığı Ölçeği 2.0, Beck Depresyon Envanteri ve Beck Anksiyete Ölçeği uygulanmıştır. Bulgular: Çalışmaya dahil olan 105 TUAS hastanın %20’si PAP cihazı kullanmakta %80’i ise cihaz kullanmamaktadır. %71,4’ünde yeme bağımlılığı bulunuyorken %77,1’inde depresyon ve %91,5’inde de anksiyete bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır. Cinsiyete göre YB, anksiyete ve depresyonda kadınlar erkeklere oranla daha yüksek puan almışlardır. PAP cihazı kullanıp kullanmamanın YB seviyelerinde anlamlı fark oluştuşturduğu ayrıca orta düzeyde YB’ye sahip bireylerin PAP cihazı kullanmadığı görülmüştür. Yeme bağımlılığı ile depresyon arasında negatif yönde ve düşük düzeyde bir ilişki olduğu, YB ile anksiyete, PAP cihazı kullanımı ve TUAS seviyesi arasında bir ilişki olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Sonuç: TUAS indeksi ile cihaz kullanımı arasında literatürde anlamlı bir ilişki görülmekteyken, bu çalışma sonucunda ilişki olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Tıkayıcı Uyku Apne Sendromundaki problemlerin özellikle yeme bağımlılığı bulunan bireylerde tıpkı madde bağımlılarında olduğu gibi farklı bir disiplinle çalışılmasına olanak sağlanmalıdır. Ayrıca orta düzeyde yeme bağımlılığı olan bireylerin cihaz kullanmamaları kiloyu artırıcı bir etken olarak görülebilmektedir.


Original Article

Cinsel Travma Mağduru Kadınlarda Travmatik Stres Belirtileri ile Diğer Tıbbi Nedenlerle Açıklanamayan Belirtiler ve Aleksitiminin İlişkisi

Feyza ÇELİK,Ahmet Tamer AKER,Nermin GÜNDÜZ
2022, 6(1), s:13-24

Amaç: Bu çalışmanın amacı cinsel travmaya maruz kalmış 18 yaş ve üzerindeki kadınlar arasında travma sonrası stres belirtileri, diğer tıbbi nedenlerle açıklanamayan belirtiler ve aleksitimi arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Yöntem: Çalışmaya cinsel travma maruziyeti olan 30 kadın hasta ile kontrol grubu olarak cinsel travma dışında travma yaşantısı olan 30 katılımcı dahil edilmiştir. Veri toplama aracı olarak Olayların Etkisi Ölçeği-R (OEÖ), "Belirti Tarama Listesi (SCL-90-R) Somatizasyon Alt Ölçeği", "İşlevsel Somatik Sendromlar Listesi" (İSS), "Somatizasyon ile İlişkili Ruhsal Bozukluklar Listesi" (SRB), Toronto Aleksitimi Ölçeği-R (TAÖ-20) kullanılmıştır. Bulgular: Hasta grubunun OEÖ toplam ve alt ölçek puan ortalamaları, SCL-90 somatizasyon alt ölçeği puan ortalamaları ile aleksitimik kişi sayısı kontrol grubundan anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur. OEÖ toplam puanı, OEÖ yeniden yaşama ve aşırı uyarılmışlık alt ölçekleri ile SCL-90 somatizasyon alt ölçeği toplam puanı ve TAÖ toplam puanı arasında istatistiksel olarak aynı yönde anlamlı ilişki bulunmuştur. OEÖ kaçınma alt ölçeği ile SCL-90 somatizasyon alt ölçeği ve TAÖ-20 arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptanmamıştır. Sonuç: Çalışmamızda cinsel travma mağdurlarında travmatik stres belirtileri, diğer tıbbi nedenlerle açıklamayan belirtiler ve aleksitiminin birbirleriyle ilişkili olduğunun bulunması bu hasta grubunun tanımlanması ve tedavi planlamasında önemlidir.


Original Article

Bir Üniversite Hastanesinde Çalışan Hekim, Hemşire Ve Sağlık Memurlarının Psikolojik Dayanıklılık, Psikolojik Yıldırma, Şiddete İlişkin Kaygı Düzeyleri Ve Ruhsal Belirti Düzeylerinin Tükenmişlik Düzeyleri İle İlişkisi

Erkal ERZİNCAN,Bülent COŞKUN,Nermin GÜNDÜZ
2022, 6(1), s:25-39

Amaç: Bu çalışmanın amacı bir tıp fakültesi hastanesinde çalışan hekim, hemşire ve sağlık memurlarının tükenmişlik düzeylerini belirlemek ve bununla ilişkili olabilecek değişkenleri araştırmaktır. Yöntem: Çalışma 2013 yılında bir tıp fakültesi hastanesinde çalışan hekim, hemşire ve sağlık memurlarından oluşan 242 kişi ile yürütülmüştür. Katılımcılar Sosyodemografik Form, Maslach Tükenmişlik Ölçeği (MTÖ), Genel Sağlık Anketi (GSA)– 12, Kendini Toparlama Gücü Ölçeği (KTGÖ) ve Olumsuz Davranışlar Anketi (ODA) kullanılarak değerlendirilmişlerdir. Elde edilen veriler t-testi, Mann Whitney U testi, tek yönlü ANOVA testi, Kruskal Wallis testi ve Spearman korelasyon analizi kullanılarak çözümlenmiştir. Verilerin analizinde bir istatistiksel paket program kullanılmıştır. Sonuçların yorumlanmasında p<0,05 anlamlılık düzeyi kabul edilmiştir. Bulgular: Çalışmamızda MTÖ; duygusal tükenme (DT), duyarsızlaşma (D) ve kişisel başarı (KB) olmak üzere üç alt boyutta değerlendirilmiştir. Uzman hekimlerin; araştırma görevlisi hekimler ve hemşire / sağlık memuru gruplarına göre her üç tükenmişlik alt boyutunda da daha az tükenmişlik yaşamakta oldukları saptanmıştır. Çalışmamızda katılımcıların tükenmişlik alt boyutları ile ruhsal belirti düzeyleri, psikolojik dayanıklılık düzeyleri ve psikolojik yıldırma düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişkiler bulunduğu saptanmıştır. Sonuç: Tükenmişliğin sağlık çalışanlarında sık görülmekte olduğu bilinmektedir. Tükenmişliğin önlenebilmesi ve tedavisi için tükenmişlik ile ilişkili değişkenlerin tanımlanabilmesi gerekmektedir. Sonuç olarak çalışmamız bu ihtiyacı göz önünde tutarak bu değişkenleri tanımlamayı amaçlamıştır.