ARTICLES
Review Article
BARİATRİK CERRAHİDE PSİKİYATRİK DEĞERLENDİRME: RİSKLER VE YARARLAR DENGESİ
Nesrin Dilbaz
2017, 1(2), s:53-55
Obezite sıklığı dünya genelinde giderek artmaktadır ve hemen tüm sağlık çalışanları obezitenin tedavisi ve yönetiminde yer almaktadır. Bariatrik cerrahi, kilo kaybı ve genel sağlık üzerinde düzelme sağlaması açısından etkili bir yaklaşım olarak kabul edilmektedir. Bariatrik cerrahi adaylarının cerrahi öncesi psikiyatrik değerlendirilmesi, önemi literatürde gösterildiği üzere gerekli görülmektedir. Bir grup deneysel çalışma ise bariatrik cerrahi hastalarında yüksek bir oranda psikiyatrik eş tanının bulunduğunu bildirmektedir. Çalışmalar bariatrik cerrahi sonrasında belli psikiyatrik belritilerin azaldığına işaret etmektedir. Yine de bazı bariatric cerrahi hastalarında kilo kaybının başarısız olması ve özkıyım görülmesi, cerrahi sonrası izlemin cerrahi öncesi dikkatli değerlendirme kadar önemli olduğunu göstermektedir. Ne yazık ki bariatric cerrahi hastaları için, ruh sağlığı profesyonellerine rehberlik yapacak bir kılavuz halihazırda bulunmamaktadır. Bu gözden geçirmede bariatrik cerrahi hastalarının hem cerrahi öncesi psikiyatrik değerlendirilmesi hem de cerrahi sonrası psikiyatrik izlemlerini içeren psikiyatrik yönetimlerine odaklanılmıştır.
Editorial
Nesrin Dilbaz
2017, 1(1), s:9-11
ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ VE BAĞIMLILIK PSİKİYATRİSİ DERNEĞİNİN İŞBİRLİĞİ İLE GERÇEKLEŞTİRDİĞİ 10. BAĞIMLILIK KONGRESİ ARDINDAN
Original Article
Zeynep Ülke,Cemal Onur Noyan,Nesrin Dilbaz
2017, 1(1), s:16-25
Giriş: Bu çalışmanın amacı, Andreassen ve arkadaşları (2012) tarafından Facebook kullanım bozukluğunu ölçmeye yönelik geliştirilmiş olan “Bergen Facebook Addiction Scale (BFAS)”nin Türkçeye uyarlanarak üniversite öğrencilerinde geçerlik ve güvenirliğinin sağlanmasıdır.
Yöntem: Araştırmanın örneklemini Üsküdar Üniversitesi ve Yeditepe Üniversitesi’nde çeşitli bölümlerde okuyan ve farklı yaş gruplarından toplam 300 öğrenci oluşturmaktadır. Taslak ölçeğin son hali, ölçeğin maddelerini çeviren alan ve dil uzmanlarının görüşleri doğrultusunda düzeltilerek şekillendirilmiştir. Ölçeğin geçerliğini belirlemek üzere; faktör analizi yapılmış ve analiz sonucunda 6 maddeden oluşan ölçeğin, 6 faktörden oluştuğu belirlenmiştir. Her bir maddenin ait olduğu faktörle olan ilişkisine göre tüm maddelerin ayırt edici olduğu belirlenmiştir. Ölçeğin güvenirliğini belirlemek için ise test-tekrar test uygulanmış ve iç tutarlılık düzeyi hesaplanmıştır. Ayrıca, ölçeğin ölçüt bağımlı geçerliğinin sınanması amacıyla Bergen Facebook Kullanım Bozukluğu Ölçeğinden alınan puanlar ile aynı örneklemde Akıllı Telefon Bağımlılığı Ölçeğinden alınan puanlar, Facebook Kullanım Değişkenleri puanları ve Facebook Bağımlılığı Öz Değerlendirme puanları arasındaki ilişki incelenmiştir.
Bulgular: Ölçeğin iç tutarlılık katsayıları Cronbach alpha güvenirlik formülü kullanılarak .89, 3 haftalık test-tekrar test geçerlik sonuçları 6 maddelik BFKBÖ için Cronbach alpha katsayısı .76 olarak saptanmıştır. Faktör analizi ve test-tekrar test sonuçları 6-maddelik ölçeğin geçerlik ve güvenirlik sonuçlarını doğrulamıştır
Sonuç: Bergen Facebook Kullanım Bozukluğu Ölçeği’nin güvenilir ölçümler yapabildiği ve Türk kültüründe de bireylerin Facebook’a ilişkin kullanım bozukluğu düzeylerini yordamak üzere klinik alanda kullanılabilecek geçerli ve güvenilir bir araç olduğu sonucuna varılmıştır.
Original Article
Aslı Enez Darçın,Cemal Onur Noyan,Serdar Nurmedov,Hasan Kaya,Nesrin Dilbaz
2017, 1(1), s:26-32
Amaç: Özel bir psikiyatri kliniğinde, akut ajitasyon uyarısının nedenlerinin, uygulanan tedavi, uygulanan tespit ve seklüzyon yaklaşımlarının sosyodemografik ve psikopatolojinin klinik özellikleri açısından incelenmesi amaçlanmıştır.
Yöntem: Haziran 2013-Nisan 2014 tarihleri arasında özel bir psikiyatri hastanesinde yatarak tedavi gören hastalardan akut ajitasyon için form doldurulanların tıbbi kayıtları geriye dönük olarak incelendi, 137 hastanın kaydı değerlendirildi. Akut müdahale formunun yanında aynı gün doldurulmuş kısa psikiyatrik değerlendirme ölçeği puanları değerlendirmeye alındı.
Bulgular: Çalışma süresince aynı hastanede yatarak tedavi gören hastaların %16.4’ü için akut ajitasyon uyarısı verildi ve %1.9’u için tespit, %8 için seklüzyon ve %9.4’ü için akut ilaç uygulaması yapıldığı bulundu. Uygulanan fiziksel tespit ve seklüzyon oranları gün içi saatlerde değişkenlik göstermezken ilaç uygulamaları gündüz saatlerinde yüksekti (p<0.05). Uygulama saatlerine göre fiziksel tespit süreleri gün içinde değişmezken seklüzyon süreleri akşam saatlerinde uzundu (p<0.05). En sık akut ajitasyon uyarısı nedenleri tedavi ekibine saldırganlık, şiddet tehdidi ve tedavi reddi idi. Akut ajitasyona yönelik yaklaşımlarda hastalık tanıları açısından fark yoktu. Akut ajitasyona yönelik seçilen ilaç tedavilerinin çoğunluğunu kas içi uygulamalar oluşturmakta idi. Ölçek puanları ile uygulama süreleri arasında ilişki saptanmadı.
Sonuç: Çalışmamızda literatüre göre düşük saptanan kısıtlama oranları örneklemin özel bir psikiyatri hastanesinden seçilmiş olması ile ilişkili olabilir. Bu alanda tedavi personelinin eğitimine ve yaklaşımlarımızı geliştirmeye ışık tutacak çalışmalara ihtiyaç vardır.
Review Article
ALKOL KULLANIM BOZUKLUĞUNUN GENETİĞİ
Hasan Kaya,Özlem Bolat Kaya,Nesrin Dilbaz
2017, 1(1), s:33-46
Giriş: Alkol kullanım bozukluğu (AKB); olumsuz duygusal, fiziksel ve sosyal sonuçlara yol açan zararlı içme paternleriyle karakterize olan kronik psikiyatrik bir bozukluktur. İkiz, aile ve evlat edinme çalışmaları genetik faktörlerin AKB patogenezinde kritik rol oynadığını tutarlı bir şekilde göstermiştir. AKB’ye yatkınlık üzerinde etkili genleri belirlemeyi amaçlayan birçok çalışma yapılmıştır. Bu derlemede, ikiz çalışmaları, bağlantı çalışmaları, aday gen çalışmaları ve genom boyu ilişki çalışmalarını (GWAS) içeren, AKB ile ilgili yapılmış genetik araştırmalar gözden geçirilmiştir. AKB’nin çok sayıda gendeki varyasyonlarla gelişme riski belirlenen kompleks bir genetik bozukluk olduğuna dair kanıtlar giderek artmaktadır. Bu genlerden bazıları belirlenmiştir; alkol metabolizmasında rol oynayan ADH1B ve ALDH2 bunlar içinde en güçlü kanıtlara sahip olunan genlerdir. GABRA2, DRD2, OPRM1, MAOA VE PECR genlerini de içeren bazı genlerin varyantaları üzerindeki çalışmalara devam edilmektedir. Daha fazla varyant analiz edildikçe ve yeni meta-analizler yayınlandıkça AKB riskini etkileyen birçok gen ve yolağın bir arada değerlendirildiği bir bakış açısına sahip olmak mümkün olacaktır.