Years
2017
Categories
Authors
ARTICLES
Case Report
NALTREKSON CİLT ALTI İMPLANT UYGULAMASI SONRASI GELİŞEN CİLT REAKSİYONU
Salih Cihat Paltun,Şafak Yalçın Şahiner,Hasan Kaya,Erol Göka
2017, 1(2), s:72-72
Alkol ve opioid bağımlılıkları tedavisinde ülkemizde yeni alternatifler arasında naltrekson cilt altı implant yer almaktadır. Bulantı, kusma, baş ağrısı, deri döküntüleri, depresyon, kaygı ve enerji kaybı naltrekson kullanımında bildirilen yan etkilerdir. Bu yazıda naltrekson cilt altı implant uygulaması sonrasında kaşıntı ve deri döküntüleri gelişen bir vaka tartışılacaktır.
Original Article
Aslı Enez Darçın,Cemal Onur Noyan,Serdar Nurmedov,Hasan Kaya,Nesrin Dilbaz
2017, 1(1), s:26-32
Amaç: Özel bir psikiyatri kliniğinde, akut ajitasyon uyarısının nedenlerinin, uygulanan tedavi, uygulanan tespit ve seklüzyon yaklaşımlarının sosyodemografik ve psikopatolojinin klinik özellikleri açısından incelenmesi amaçlanmıştır.
Yöntem: Haziran 2013-Nisan 2014 tarihleri arasında özel bir psikiyatri hastanesinde yatarak tedavi gören hastalardan akut ajitasyon için form doldurulanların tıbbi kayıtları geriye dönük olarak incelendi, 137 hastanın kaydı değerlendirildi. Akut müdahale formunun yanında aynı gün doldurulmuş kısa psikiyatrik değerlendirme ölçeği puanları değerlendirmeye alındı.
Bulgular: Çalışma süresince aynı hastanede yatarak tedavi gören hastaların %16.4’ü için akut ajitasyon uyarısı verildi ve %1.9’u için tespit, %8 için seklüzyon ve %9.4’ü için akut ilaç uygulaması yapıldığı bulundu. Uygulanan fiziksel tespit ve seklüzyon oranları gün içi saatlerde değişkenlik göstermezken ilaç uygulamaları gündüz saatlerinde yüksekti (p<0.05). Uygulama saatlerine göre fiziksel tespit süreleri gün içinde değişmezken seklüzyon süreleri akşam saatlerinde uzundu (p<0.05). En sık akut ajitasyon uyarısı nedenleri tedavi ekibine saldırganlık, şiddet tehdidi ve tedavi reddi idi. Akut ajitasyona yönelik yaklaşımlarda hastalık tanıları açısından fark yoktu. Akut ajitasyona yönelik seçilen ilaç tedavilerinin çoğunluğunu kas içi uygulamalar oluşturmakta idi. Ölçek puanları ile uygulama süreleri arasında ilişki saptanmadı.
Sonuç: Çalışmamızda literatüre göre düşük saptanan kısıtlama oranları örneklemin özel bir psikiyatri hastanesinden seçilmiş olması ile ilişkili olabilir. Bu alanda tedavi personelinin eğitimine ve yaklaşımlarımızı geliştirmeye ışık tutacak çalışmalara ihtiyaç vardır.
Review Article
ALKOL KULLANIM BOZUKLUĞUNUN GENETİĞİ
Hasan Kaya,Özlem Bolat Kaya,Nesrin Dilbaz
2017, 1(1), s:33-46
Giriş: Alkol kullanım bozukluğu (AKB); olumsuz duygusal, fiziksel ve sosyal sonuçlara yol açan zararlı içme paternleriyle karakterize olan kronik psikiyatrik bir bozukluktur. İkiz, aile ve evlat edinme çalışmaları genetik faktörlerin AKB patogenezinde kritik rol oynadığını tutarlı bir şekilde göstermiştir. AKB’ye yatkınlık üzerinde etkili genleri belirlemeyi amaçlayan birçok çalışma yapılmıştır. Bu derlemede, ikiz çalışmaları, bağlantı çalışmaları, aday gen çalışmaları ve genom boyu ilişki çalışmalarını (GWAS) içeren, AKB ile ilgili yapılmış genetik araştırmalar gözden geçirilmiştir. AKB’nin çok sayıda gendeki varyasyonlarla gelişme riski belirlenen kompleks bir genetik bozukluk olduğuna dair kanıtlar giderek artmaktadır. Bu genlerden bazıları belirlenmiştir; alkol metabolizmasında rol oynayan ADH1B ve ALDH2 bunlar içinde en güçlü kanıtlara sahip olunan genlerdir. GABRA2, DRD2, OPRM1, MAOA VE PECR genlerini de içeren bazı genlerin varyantaları üzerindeki çalışmalara devam edilmektedir. Daha fazla varyant analiz edildikçe ve yeni meta-analizler yayınlandıkça AKB riskini etkileyen birçok gen ve yolağın bir arada değerlendirildiği bir bakış açısına sahip olmak mümkün olacaktır.